Kazananlar
ŞİİR ÖDÜLÜ
Ebubekir Eroğlu
Yürekten gelen soruların, mahrem söze kulak arayan bir şairidir Ebubekir Eroğlu. İnce yağmurlar gibi işler mısralara, içten ve hakiki kelimeleri. Dünyayı doğru yere koymak için yüzdürür şair kelimeler gemisini. Yüreği sarsarak doğan her şiiri, okuyucuya içindeki kuyunun dibini gösterir. Ve Eroğlu'nun isteği hüznün anlayışından ibarettir. Derin bir tefekkürle yoğrulan çilesini, geçmişten emanet aldığı sesin hakikati ve modern şiirin tercümanlığı ile mayalar Ebubekir Eroğlu. Onun şiiri, geleneğin birikiminden, bugüne ustaca aktarılan bir idrak yolculuğu. Yalnız şiir değildir kaleminden doğan. Şiirin teorik ve tarihi meseleleri ile tezahürlerine dair fikri eserlerle de söz ettirir sanatından.
1950 yılında Malatya'da dünyaya gelen sanatçı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İlk şiiri 'Olduğu Gibi' Yeni Adım Dergisi'nde yayınlandığında 15 yaşındaydı. İlk şiir kitabını ise üniversite yıllarında yayınladı. Diriliş, Yönelişler ve Kitaplık Dergilerinde şiir ve denemeler yazan sanatçı yanı sıra Kamu kurumlarında müfettiş ve müşavir olarak görev yaptı. Geçmişin İçindeki Geçmiş - Şi’r-i Kadîm Üstüne Deneme adlı kitabı Türk şiirini ve Eroğlu’nu yeniden düşünmek isteyenler için mühim bir kaynak. Modern Türk Şiirinin Doğası ise şiirimizin el kitaplarından biri. Ebubekir Eroğlu, Yönelişler Dergisi'nden itibaren, genç isimlere ustalığını öncü ve yönlendirici bir şekilde aktardığı için Necip Fazıl Şiir Ödülü’ne layık görüldü.
HİKAYE-ROMAN ÖDÜLÜ
Cihan Aktaş
O her alakasını vecdle kuran, varoluşun hissettirdiği coşku ile kendini varlığa açan, keşfeden ve dönüştüren bir yazar. Cihan Aktaş, yazıyı; mizacına uygun bir öğrenme yolu olarak tanımlar. Yitirilmiş hikmetin peşinde bir yolculuk aslında hikâye ve romanları. İyi ve doğrunun, adil ve haklının peşinde, çeyrek asırdan beri çıkıyor bu yolculuğa. Ve bu seyrü sülukta yol arkadaşı yapıyor okuyucusunu da. Modernizmin açık ya da dolaylı şekilde hayatımıza müdahalesi, başlıca konuları arasında. Mütedeyyin kadının kişilik ve kimlik değerleri için verdiği mücadele de ayna tuttuğu bir başka yara. Türkçe'nin anlatma zemininde bulduğu yeni imkânlarla bu yaralara merhem arayan Cihan Aktaş, Erzincan Refahiye doğumlu bir mimar aslında. 1982 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan kısa bir süre sonra, şehirler yerine; fikirler ve edebiyatın mimarisini şekillendirmeyi tercih etti. Yeni Devir ve Milli Gazete’de köşe yazıları, Mavera dergisinde gezi notları, Aylık Dergi’de telif ve tercüme hikâyeleri ile denemeleri yayınlanan Cihan Aktaş, yalnızlaşan bireyin mücadelesini eserlerine yansıtışı ile Necip Fazıl hikâye ve roman ödülüne layık görüldü.
FİKİR-ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ
Yaşar Çağbayır
Kelimelerin gücü, taşıdıkları binlerce yıllık kültürü sırtlanışlarından gelir. Her kelime, birer genetik kod gibi geçmişin şifrelerini geleceğe taşıyan güçlü bir hazinedir. 1945 yılında Denizli-Serinhisar’da doğan Yaşar Çağbayır, Necip Fazıl ve Büyük Doğu ülküsü ile lise yıllarında tanışır. Bu derin fikir ırmağının içinde akarken, pek çok kelimenin zevkini duygusu ile keşfetse de anlamına yabancıdır. Kelimelerin sırrına ermek ve anlamları ile hemhal olma arzusu, Çağbayır'ın eğitimini Bursa Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nde tamamlayıp, edebiyat öğretmeni olmasına da vesiledir. Konya Halkapınar Ortaokulunda başlayan meslek hayatı, 1997 yılında Söke Ziraat Teknik Lisesinde tamamına erer. Emekli olduktan sonra yoğun bir çalışma ile daha önceden derlemesini yapmış olduğu kelimeleri sözlük hâline getiren Yaşar Çağbayır, “Orhun Yazıtlarından günümüze Türkiye Türkçesinin söz varlığı” üst başlığını taşıyan beş ciltlik Büyük Türkçe Sözlük adlı eserini yayınlar. Türkçenin zenginliğini, inceliğini ve yaygınlığını kanıtlayan bu çalışma, 70 bin kelime ilavesiyle toplam 310 bin kelime ve on cilt olarak TİKA tarafından yeniden yayınlanır. Bundan elli yıl önce, bizzat Necip Fazıl tarafından Yaşar Çağbayır'ın fikir dünyasına ekilen tohum, bugün dev bir ağaca dönmüştür. Yaşar Çağbayır, Büyük Türkçe Sözlük adlı eseri ile Necip Fazıl Fikir-Araştırma ödülüne layık görülmüştür.
İLK ESERLER ÖDÜLÜ
Mustafa Çiftçi
O, omzuna çöken bulutların yükünü öyküyle kâğıda döker. Zamanın yavaş, mekânın statik, insanların aynı olduğu, kendi tabiri ile 'avuç içi kadar bir yer' olan Yozgat’ta büyütür cümle hazinelerini. 'Burada edebiyat yapmak, uzakta çok uzakta bir fabrikaya parça başı iş yapmak gibi, kimse ne iş yaptığınızı bilmiyor.' diyen Mustafa Çiftçi, insanımızın hallerini incelikli bir bakışla taşır öykülerine. Nicedir kimsenin el sürmediği Anadolu insanının sözlüklere sığmaz sözleri, O'nun öykülerinin arasında yeniden açarlar, onlarla hiç karşılaşmayan gözlere kendilerini. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olduktan sonra İngilizce okutmanlık, metin yazarlığı, radyo ve televizyon programcılığı yapan yazar, kurduğu özel dille edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmeyi başarır. İlk iki eserinde ortaya koyduğu başarı ile gelecek vaad eden bir sanatçı olduğunu kanıtlayan Mustafa Çiftçi; Anadolu insanının hayatından kesitleri yansıtırken kullandığı çarpıcı üslup, kurduğu orjinal ve ironik öykü diliyle Necip Fazıl İlk Eserler Ödülüne layık görülmüştür.
İLK ESERLER ÖDÜLÜ
Emel Özkan
Onun şiiri dünyevi rütbeleri geçersiz kılan bir kuvvete sahiptir. Emel Özkan'a göre, insan, ‘hiç’ makamına, edebi türler arasında en çok şiirle yaklaşabilir. Bir sultanın divanını okumak, tarih kitaplarının ağır perdesini kaldırıp, ardında duran insanın özünü gösterir. Aynı zamanda tarihe de dokunaklı bir şahitlik getirir. Şair Emel Özkan'ın şiiri, insana tutulmuş bir ayna gibidir. Hayatla temas eden aynaya yansıyan hüzün, iyiliğin umuduna bağlanmış bir uçurtma gibi, Emel Özkan'ın mısraları arasında gezinir. Yaşadığı dönemin kalbine Türk nazmının birikiminden istifade ederek dokunan Özkan, sade ama etkili ve bir Türkçe ile şiire ses verir. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olan şairin edebiyat yolculuğu 2004 yılında Kırklar Dergisinde başlar. Dergâh ve İtibar dergilerinde de eserleri yayınlanan Özkan iki de şiir kitabı sahibidir. Emel Özkan, ilk iki kitabındaki özgün şiirsel nitelik ve Türkçe konusundaki süreklilik arz eden titizliği ile Necip Fazıl İlk Eserler Ödülüne layık görülmüştür.
SAYGI ÖDÜLÜ
Mustafa Kutlu
Anadolu’nun gözüdür O'nun kalemi. Samimi gönüllerdir kelimelerinin mahremi. Kahramanları her daim iyiliğin yükünü taşır omuzlarında. Bozkırın orta yerinde akan bir dere gibi süzülür merhametin damarları, sayfalarında. İnsanın, insan olmanın hikâyesidir anlattığı; saf ve incelikli bir dille resmeder onu. Olmazsa olmazıdır; hakkaniyet ve mesuliyet duygusu. Hayatın, basit gördüğümüz için göremediğimiz yüzlerine kadim bir ayna tutar. Coğrafyamızın ruh iklimini, çocukluğumuzun burnu ile koklar. Ve bize geri verir iğde ağaçlarının kaybolup giden nefeslerini. Şehirlerin karmaşası içinde şikâyete sarılanların unutup gittiği birer şifa reçetesidir okuyucuya yeniden fark ettirdiği.
Kırk yılı aşkın süredir, hikâyeleri, fikir yazıları ve denemeleri ile edebiyatımıza ve düşünce dünyamıza BU BÖYLEDİR diyen Mustafa Kutlu, Dergâh Dergisi'nin yaklaşık 30 yıllık serüveninde, yalnızca kendi yazı ve hikâyelerini de yayınlayan bir Genel Yayın yönetmeni değil, aynı zamanda genç hikâyeciler yetiştiren bizden bir usta…
O'nun hikâyesi 1947 yılında Erzincan’da başladı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra Tunceli Lisesi ve İstanbul Vefa Poyraz Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak altı yıl görev yaptı. 1974’de öğretmenlik mesleğinden ayrılarak Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başlayan Kutlu, Dergâh Dergisindeki Genel Yayın Yönetmenliği esnasındaki çabaları, yönlendiriciliği ve pek çok genç hikâyecinin yetişmesindeki katkısı dolayısıyla Necip Fazıl Saygı Ödülüne layık görüldü.